Alorya tasarımı vazo
Blog

Okumak yetmez, kaleminizle resim yapın ya da yazı yazın!

Sunay Akın bir konuşmasinda, Atatürk’ün savaşi kazandıktan sonra, mühimmat sandıklarına artık silah değil kitap konulmasını emrettiğini anlatmıştı. Atatürk ardindan demişki ; “artık silahla değil kültür ve bilgi ile savaşa devam edilmesi gerekiyor”.

Çok doğru demiş Atatürk ve çok doğru şekilde bunu bize çok sevdiğim değerli yazar ve konuşmacı Sunay Akın hatırlatmış.

Ama birşey eksik değil mi: özgürce okuyoruz ama okuduklarını yazan kaç kişi? Veya okuduklarını resime döken, tasarımlara aktaran? Atatürk zamanında, ve bugün halen, kalem ve kağıt bu kitap sandıklarına eklenmeliydi.

Demek istediğim şey; okuyanların muhakkak her mecrada yazması, resmetmesi, tasarlaması ve bunları fiziksel bir varlığa dökmesi zorunluluğudur. Çünkü bu bir milli ihtiyaç ve milli görevdir.

Fabrikalardan çıkan türk malı ürünlerden, sanat ürünlerine ve taa uzaya gönderilen roketler robotlara kadar hepsi okumuş insanların fiziksel kanıtıdır. Okuyan insan, okumuş olduğunu üreterek gösterir.
Üretmekten kaçınmak kişinin cehaletinin göstergelerinden ikincisidir (birinci gösterge okumamak). Okumamak ve üretmemek cehaletin (diyelim ki) %30’udur .

Cehaletin esas gösterildiği husus tüketimdedir. Bunu da açıklayayım;

Tüketimde bilinçli olun

Üretmek yetmiyor. Tüketici türk malını satın alarak ne kadar okumuş olduğunu göstermelidir. Çünkü türk malını satın alarak hem siyasi hem de ekonomi bilgisini gösterir kişi. Hadi bir de türk sanatçinın sanat eserini alırsa, o zaman sanat bilgisini de göstermiş olur.

Ben size ters bir mantık ile türk malının değerini kanıtlayayım; Altındaki alman malı bmw ile mi övünmeli insan yoksa aldığı ve duvarına astığı bir türk sanatçinın tablosuyla mı? Elbette bmw değersizdir ve duvarındaki bir türk ressamın tablosu bin kat daha değerlidir. Elimizdeki iphone mu değerli yoksa türk malı keçi peyniri mi? Elbetteki türk malı keçi peyniri iphone dan bin kat daha değerli. Diyeceksiniz bu nasıl bir kafa ?
Cevabı; her ay bir markanın keçi peynirinden 100.000 kişi alsa o marka sahibi ve çalışanları her ay farklı iphone alacak duruma gelir. Üstelik üretici her ay o kadar satsa küçük köy evi üretim yerini fabrikaya çevirecek makinaları satın alabilir. Tabii o da türk malı satın almalı. Bu bir zincir.

Bu açıklamam sizi ikna etmeli ve bunu etrafınizda söylemeli ve bu şekilde davranmalısınız; okuyan kişi esas tüketiciliği ile ülkesine olan sadakati ve verdiğimiz nice gazilere karşı vazifesini yerine getirmelidir.

Evimizde, salonumuzda, odamızda ve mutfaklarımızda bugün çin, alman, fransız ve ingiliz malı ürünler pek çok.

Yani zengin kültürlü okumuş akıl küpü türkler cumhuriyet kurulduğundan bu yana Avrupa ABD ve Uzakdoğu ülkelerinin gelişmesi için varını yoğunu harcadı. Butün bu yabancı ülkeler paralarımızı onlara verdiğimiz için size ve bana minnettar. Benim ve sizin sayenizde dünyanın orta halli, bizden az farkı olan ülkeler çok para kazanarak teknolojilerini geliştirdiler. Yani her birimiz ülkemizi bile bile yabancılara teslim etmiş olmadık mı?

Ama her birimiz, ben de dahil, bunu sakladık gizledik. Hepimiz maskelerin ardına saklanarak, kötü halimizden başkalarinı sorumlu tuttuk. Yetmedi kavgaya düştük. Oysa her kişinin bu ülkenin bu hale gelmesinde rolü hep oldu. Atatürk den bu yana bu iniş hep artarak devam etti. Hepimiz kendimize karşı dürüst olmalıyız .

Ben ve siz yazıda ve videolu sunumlarda bol bol Atatürk ü pohpohladık. Ama ilk para kazanıp, ilk alişverişimize başladığımız günden itibaren de ülkemize karşı dediklerimizin arkasında durmadık. .

Bugün Türkiye de ressamlar heykeltraşlar, sanatçılar yokolduysa, endüstrimiz ve sanayimiz Dünya da hiç rekabet edemiyorsa ve yeni elektronik sanayiimiz hiç büyümediyse, suçlusu ben ve sizlersiniz. En büyük tuketici devlet değil Türk vatandaşlarının her birinin toplamıdır. Yani 1+1+1+….+1. Bu bütün dünya da aynı oranda olmasa bile her ülkede aynı kural geçerlidir.

Yani bir ülkelerin vatandaşlarının tümünün birleşerek oluşturduğu finansal kuvvet devlet mekanizmasından daha kuvvetlidir. Onun için her birimizin bilinçlenmesi Türkiye adına yararlı olacaktır.

Bundan sonra bilinçli tüketiciler olarak yapacaklarımız

Şimdi bütün bunlara karşılık ne olacak sorusuna geliyoruz.

İlk önce hepimizi aynaya bakmaya, ve maskemizi çikarmaya davet ediyorum. Onlarca senedir biriktirdiğimiz kendi hatalarımızı görelim.

Avrupalı, ABD li ve gelişmiş uzakdoğu ülke vatandaşları ilk önce tercihi kendi ülkesinin malidır. Ya bizde?

Biz, her bir kişi, kendimiz ne kadar türküz ve doğruyuz; tüketimleeimizle bunu kabul edelim.

Bu atacağımız ilk adımdır. Gerçeği göremeyen ileriye de adım atamaz.

Bu gerçeği hanım ve beyler olarak her işçi, her iş insanı, her siyasetçi ve her siyasi lider görmelidir. İster iktidarda olsun ister muhalefette, ister milletvekili bakan veya cumhurbaşkanı olsun. Herkes.

İkinci adım ise zaten kendiliğinden ortaya çıkacak; birlik olmak, Türkiye nüfusu ile yüzlerce senedir kendi kendine yetebilen ülke olarak dünyaya kendini duyurdu. Yani bir ürünü ihraç etmeye ihtiyaç duymadan ülke içinde satarak kar etmek mümkün. Buna imkansız demeyin; ABD de Hollywood’da üretilen mega yapımlar, sadece ülke içinde satarak kara geçmişlerdir hep. Yurt dışına satmaları karı arttırmak içindir. Türkiye filim ve dizi endüstrisinde türk toplumu çok güzel ve bilinçli davrandı, ve aynen ABD’deki ekonomik düzen benimsenmiş oldu, ama bunu da kendimize göre yaptık ve güzel yaptık. Şimdi sırada bekleyen daha pek çok alan daha var.

Türkiye, Avrupa ve Orta Doğuda en yoğun nüfusa sahip ülkedir. Genç nüfus olarak ise bir numaradır. Genç derken 18 den 65 e kadar olan gençler; gençler çünkü çalışıyorlar para kazanıyorlar ve harcıyorlar. Bu bizim gücümüzdür.

Ama her şeyi gençlere dayandırmak da artık hatalı bir görüştür. Gençlik Atatürk döneminde en fazla 30’lar ise bugün gençlik 65 yaşındakilere kadar çıkmaktadır. Çünkü yaşam koşulları, bilimin ve sağlık koşullarının ilerlemesi ile artık türkler 90’lara kadar yaşaması çok sık rastlanır bir şeye dönüştü. Yani siz 50 yaş üstündekiler, daha yaşayacak görecek çok şeyiniz olduğunu unutmayın, elinizi ayağınızı bu yaşta daha bir şeyden çekmeyin. Gençler sizin her şeyinizden feyz alacaktır. Yani gençler geleceğimiz ise, 50 yaş üstündekiler bugünümüzdür. Onlar toplumumuzda, bizim akıl sanat ve bilimin gücümüzü oluşturan toplum tabakamızdır.

Bu hususta en büyük kişi bunu söyleyen değil tüm Türk halkıdır. Top onlarda ve hamlelerini ülkemiz yani Türkiye’miz bekliyor.

Related Blog post/ İlgili Blog postası